Ayet, Hadis, Menkıbe, Hikaye ve Özlü Sözler Işığında
Her koşulda doğru sözlü olmak ve dürüstçe davranmak İslam'ın temel değerlerindendir.
Daha FazlaAdalet, toplumsal düzenin ve barışın temelidir. İslam, her durumda adaletli olmayı emreder.
Daha FazlaZorluklar karşısında sabır göstermek, İslam'da yüce bir erdemdir ve mükâfatı büyüktür.
Daha FazlaMerhamet, Allah'ın insanlara bahşettiği en güzel duygulardan biridir. Merhametli olmak bir Müslümanın en belirgin özelliklerindendir.
Daha Fazlaİnsanlara yardım etmek, İslam'ın teşvik ettiği en önemli ibadetlerden biridir. Zekât ve sadaka bu değerin somut göstergeleridir.
Daha FazlaAlçak gönüllülük, kişinin kendini başkalarından üstün görmemesi ve kibirden uzak durmasıdır. İslam'da tevazu sahibi olmak övülen bir davranıştır.
Daha FazlaHer insan sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. Ailemize, çevremize ve topluma karşı sorumluluklarımız vardır.
Daha Fazlaİslam, insanların birbirlerinin hatalarını hoşgörüyle karşılamasını ve affetmesini teşvik eder. Affetmek hem kişisel huzur sağlar hem de toplumsal barışa katkıda bulunur.
Daha Fazlaİsraf etmemek, kaynakları dengeli kullanmak ve tutumlu olmak İslam'ın öğütlediği davranışlardır. İsraf eden kişi, şeytanın kardeşi olarak nitelendirilmiştir.
Daha Fazlaİslam, çalışmayı ve emek vermeyi teşvik eder. Helal kazanç için çalışmak bir ibadettir ve topluma faydalı olmayı gerektirir.
Daha FazlaDoğruluk ve dürüstlük, İslam ahlakının temel taşlarındandır. Müslümanın her sözünde ve davranışında doğru olması beklenir. Yalan söylemek ve aldatmak büyük günahlar arasında sayılmıştır.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin." (Ahzab Suresi, 70. ayet)
"Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında 'sıddîk' (doğru sözlü) olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler ve yalan peşinde koşarsa Allah katında 'kezzâb' (çok yalancı) olarak yazılır."
Bir gün Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma, üvey annesi olan Hz. Aişe'ye şöyle dedi: "Babam bugün dört dirhem harcadı." Hz. Aişe, "Hayır, beş dirhem harcadı" dedi. Aralarında ihtilaf çıktı. Hz. Ebu Bekir bunu duyunca, "Doğruyu söylemelisiniz, çünkü doğruluk kurtuluştur, yalan ise helaktir" dedi.
"Doğru söz acıdır, fakat meyvesi tatlıdır."
Adalet, İslam'ın en temel değerlerinden biridir. Her konuda ve her durumda adil davranmak, yakınlarımız aleyhine bile olsa doğruyu söylemek, haksızlık karşısında susmamak Müslümanın görevidir.
"Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Nisa Suresi, 135. ayet)
"Adil olanlar, Allah katında, Rahman'ın sağında nurdan minberler üzerindedirler. Onlar hükümlerinde, ailelerinde ve yönetimleri altında bulunanlar hakkında adil davrananlardır."
Hz. Ömer zamanında Mısır valisi Amr bin As'ın oğlu bir Kıpti gencini kırbaçlamıştı. Genç şikâyetini halife Hz. Ömer'e götürünce, Hz. Ömer vali Amr bin As ve oğlunu Medine'ye çağırdı. Amr bin As'ın oğlunun suçlu olduğu anlaşılınca, Hz. Ömer kırbaçlanarak cezalandırılmasını emretti. Sonra Kıpti gence dönerek, "Şimdi de valinin başına vur!" dedi. Kıpti genç, "Ben cezalandıranı cezalandırdım, bana zulmedenden intikamımı aldım" diyerek affetti. Hz. Ömer, Amr bin As'a dönerek, "Ne zamandan beri insanları annelerinin hür doğurduğu insanları köle edindiniz?" dedi.
"Adalet mülkün temelidir."
Sabır, zorluklar karşısında dayanıklı olmak, öfkeyi kontrol etmek ve Allah'a tevekkül ederek beklemektir. Sabır, insanın imanının ve karakterinin güçlenmesine vesile olur.
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (Bakara Suresi, 155. ayet)
"Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 153. ayet)
"Sabır, ilk sarsıntı anında gösterilendir."
Hz. Eyüp (a.s) büyük bir servet sahibiydi. Çok sayıda hayvanı, geniş toprakları vardı. Ancak Allah onu ağır bir hastalıkla imtihan etti. Malını mülkünü, ailesini ve sağlığını kaybetti. Uzun yıllar hastalık içinde kıvrandı. Fakat bütün bu zorluklar karşısında Allah'a olan imanından ve tevekkülünden hiç vazgeçmedi. Her zaman sabretti ve şükretti. Sonunda Allah ona şifa verdi ve kaybettiklerini kat kat fazlasıyla geri verdi. Hz. Eyüp, sabrın timsali olarak anılır.
"Sabır, acı ama meyvesi tatlıdır."
Merhamet ve şefkat, insanın en yüce duygularındandır. Yaratılmışlara karşı merhametli olmak, Allah'ın rahmetine nail olmaya vesiledir. Hz. Muhammed (s.a.v.) merhametiyle tanınan bir peygamberdi.
"(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya Suresi, 107. ayet)
"Merhametli olanlara, Rahman (olan Allah) merhamet eder. Yeryüzündekilere merhametli olun ki, göktekiler de size merhamet etsin."
"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz."
Bir kadın günah işlediği için taşlanarak öldürülmüştü. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashabı bu kadının cenaze namazını kıldılar. Hz. Ömer, "Ya Resulallah! Bu kadın zina etti, siz onun namazını kılıyorsunuz?" dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: "Bu kadın öyle bir tövbe etti ki, eğer onun tövbesi Medine'nin yetmiş kişisi arasında paylaştırılsaydı, hepsine yeterdi. Allah'a canını vermekten daha üstün bir tövbe biliyor musun?"
"Küçüklere merhamet etmeyen, büyüklere saygı göstermeyen bizden değildir."
Yardımseverlik, İslam'ın temel değerlerinden biridir. Zekât ve sadaka vermek, muhtaçlara el uzatmak, karşılık beklemeden iyilik yapmak İslam'ın teşvik ettiği davranışlardır.
"Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir." (Al-i İmran Suresi, 92. ayet)
"Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. 'Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden korkuyoruz' derler." (İnsan Suresi, 8-10. ayetler)
"Komşusu açken tok yatan bizden değildir."
Medineli bir sahabi olan Ebu Talha, hurma bahçeleri içinde "Beyruha" adı verilen bir bahçeyi çok severdi. Bu bahçe Mescid-i Nebevi'nin tam karşısındaydı. Hz. Peygamber (s.a.v.) zaman zaman bu bahçeye girer, oradaki tatlı sudan içerdi. "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz" ayeti nazil olunca, Ebu Talha hemen Resulullah'a gelerek: "Ya Resulallah! Cenab-ı Hak 'Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz' buyuruyor. Benim en sevdiğim malım Beyruha'dır. Onu Allah rızası için sadaka olarak veriyorum. Allah'tan onun hayır ve bereket getirmesini dilerim. Ya Resulallah, onu Allah'ın sana gösterdiği şekilde değerlendir" dedi.
"Veren el, alan elden üstündür."
Tevazu, kişinin kendini başkalarından üstün görmemesi, büyüklenmemesi ve alçak gönüllü olmasıdır. İslam'da tevazu sahibi olmak övülen, kibir ise yerilen bir davranıştır.
"Rahmân'ın has kulları yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir." (Furkan Suresi, 63. ayet)
"Kim Allah için alçak gönüllü olursa, Allah onu yükseltir. Kim de kibirlenirse, Allah onu alçaltır."
Bir gün Hz. Ömer (r.a.) bir deve üzerinde Şam'a girmek üzereydi. Yanında hizmetçisi de vardı. Hz. Ömer, hizmetçisine "Sen deveye bin, ben yürüyeyim" dedi. Hizmetçisi "Ey müminlerin emiri, böyle olmaz. Halk ne der?" dediğinde, Hz. Ömer "Halkın ne dediği önemli değil, Allah'ın ne dediği önemlidir" dedi ve hizmetçisini deveye bindirdi, kendisi de yaya olarak Şam'a girdi. Şam halkı müminlerin emiri Hz. Ömer'i böyle tevazu ile karşılarında görünce hayran kaldılar.
"Tevazu, yüksek bir yerde olduğu halde, kendisini aşağıda görebilmektir."
Sorumluluk, bir kişinin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi, verdiği sözü tutması ve davranışlarının sonuçlarını üstlenmesidir. İslam'da her insan sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür.
"Her kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Her kim de zerre ağırlığınca şer işlerse, onun cezasını görecektir." (Zilzal Suresi, 7-8. ayetler)
"Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz. İmam çobandır ve güttüğünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve güttüğünden sorumludur. Kadın, evinin ve çocuğunun çobanıdır ve güttüğünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malının çobanıdır ve güttüğünden sorumludur. Hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz."
Hz. Ömer (r.a.) bir gece Medine sokaklarında dolaşırken, bir anne ile kızı arasındaki konuşmaya şahit oldu. Anne, kızına sütü suyla karıştırmasını söylüyordu. Kız ise Halife'nin bunu yasakladığını söyledi. Annesi "Halife burada değil ki, kimse görmez" dediğinde, kız "Halife görmese de Allah görür" diyerek annesine karşı çıktı. Hz. Ömer bu dürüstlükten çok etkilendi ve daha sonra bu kızı oğlu Asım'a eş olarak seçti.
"Sorumluluk duygusu, özgürlüğün bedelidir."
Hoşgörü ve affetme, İslam'ın önem verdiği ahlaki değerlerdir. İnsanların birbirlerinin hatalarına karşı anlayışlı olması, kusurlarını bağışlaması toplumsal barışa katkıda bulunur.
"Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanların kusurlarını affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever." (Al-i İmran Suresi, 134. ayet)
"Bir kul, başka bir kulu affederse, kıyamet gününde Allah da onu affeder."
Mekke'nin fethi günü, Hz. Muhammed (s.a.v.) yıllarca kendisine ve Müslümanlara eziyet etmiş olan Mekkelileri affetti. Kâbe'nin avlusunda toplanan müşriklere "Ey Kureyş topluluğu! Şimdi benden ne bekliyorsunuz?" diye sorduğunda, "Sen kerim bir kardeş ve kerim bir kardeşin oğlusun" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) "Bugün size, Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi 'Bugün size kınama yok, Allah sizi affetsin, O merhametlilerin en merhametlisidir' diyorum, gidiniz, hepiniz serbestsiniz" diyerek onları affetti.
"İnsanların ayıplarını aramak, kendi ayıplarını unutturan kimseye yazıklar olsun!"
İsraf etmemek ve tutumlu olmak, İslam'ın önem verdiği değerlerdendir. Her türlü nimeti dengeli kullanmak, gereksiz harcamalardan kaçınmak öğütlenmiştir.
"Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez." (A'raf Suresi, 31. ayet)
"Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Çünkü savurganlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir." (İsra Suresi, 26-27. ayetler)
"İsraf etmeden ve kibirlenmeden yiyiniz, içiniz, giyininiz ve sadaka veriniz."
Bir adam Hz. Peygamber'in (s.a.v.) abdest aldığını görüyordu. Hz. Peygamber su kullanırken çok dikkatli davranıyor, israf etmiyordu. Adam "Ya Resulallah! Suyumuz çok, nehir kenarındayız, neden az su kullanıyorsunuz?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Nehir kenarında bile olsan israf etme."
"Kanaat tükenmez bir hazinedir."
Çalışmak ve emek vermek, İslam'ın teşvik ettiği davranışlardandır. Helal kazanç için çalışmak bir ibadettir ve topluma faydalı olmayı gerektirir.
"İnsan için ancak çalıştığı vardır." (Necm Suresi, 39. ayet)
"Hiç kimse, kendi elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah'ın peygamberi Davud da kendi elinin emeğiyle geçinirdi."
Bir adam Hz. Peygamber'den (s.a.v.) bir şeyler istemeye geldi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona "Evinde hiç bir şey yok mu?" diye sordu. Adam "Bir kısmını giydiğimiz, bir kısmını altımıza serdiğimiz bir yaygı ve bir de su içtiğimiz bir kap var" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Onları bana getir" dedi. Adam getirince Hz. Peygamber (s.a.v.) bunları müzayedede sattı ve parasını adama vererek "Bu paranın bir kısmıyla ailene yiyecek al, bir kısmıyla da bir balta al ve odun topla, sat" dedi. Adam gitti, on beş gün sonra Hz. Peygamber'e (s.a.v.) geldiğinde on dirhem kazanmış ve ailesine yiyecek almıştı. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona "İşte bu, kıyamet gününde dilencilik lekesiyle yüzün kararmış olarak gelmenden daha hayırlıdır" buyurdu.
"Bugünün işini yarına bırakma."